ELMA AĞACI

ELMA AĞACI

 

Toprağın üzerine yorgun vücutları bırakırken, palamut ağacının gölgesinde etraftaki çam ağaçlarının hışırtısı yalıyordu yüzleri. Güneşin altında yanmış yüzler gölgede daha da üşüyordu ama sanki vücudun içinde yanan lavlar vardı. Biraz gölgede oturmak soğutur anca bu ateşi. Tenlerdeki serinlik yavaş yavaş içeri doğru süzülür, hamur gibi yumuşayan kaslar ve yorgun iskelet canlanmaya başlar. Vücutlar canlılığını kazanırken, zihinlerde detaylar üzerinde yorumlar yapmaya başlardı.

 

“Neden elma toplamadınız? Bak bu yorgunlukta iyi giderdi. Dökerdik şöyle ortaya. Çocuklar yerdi.” Elma? Sabah akla gelen yemek, su, ayran, ekmek. Elma toplamayı kim düşünür ki? Anne de çok üstünde durmadı zaten. Baba Hatice’ye döndü, “yarın elma koyun heybeye, bak boş boş oturuyoruz şimdi!” dedi.

 

Evet, elma. Peki hangi elma? Evin önünde bir elma ağacı vardı. Hatice’nin çağlayken daha tepesine tırmandığı ve onu hep çağla olarak hatırladığı elma. Bu ağacı düşündü. Sanki yeni farkına varıyordu bunun. Elma deyince akla gelen kırmızı, yumruk gibi büyük, genelde tatlı meyve uzakta manav tezgâhında, pazar torbasındaki meyveydi. Bahçedeki daha ceviz büyüklüğüne ulaşmamış meyveleri olan ağaç elma ağacı olabilir miydi? Düşündü, evet bu elma ağacı idi. Mahallenin irili ufaklı çocuklarına rağmen bu sene meyvelerinin çoğunu olgunlaştırmayı başarabilmiş bir ağaç. Sanki adet olmuş kız gibi, sünnet olmuş erkek çocuğu gibi. İlk defa artık bir elma ağacıydı gözünde. Hatice onu yeni fark etmişti. Yeni bir hayatı, yeni bir aşkı, yeni bir tatlıyı keşfetmiş gibi… Yıllarca saklambaç, yakan top oynadığın arkadaşının yakışıklı bir delikanlı olduğunu keşfetmiş gibi…

 

Bir oyuncak gibi oynanan, dalında şarkı söylenen, gölgesinde evcilik oynanan, meyvecikleri daha çağlayken evcilik malzemesi yapılan, bazen ısırılıp atılan ağaç… Artık bir elma ağacı. Olgun bir adı, ağır bir yeri var artık bahçede. Manavdan alınan elmanın tadında meyvesi olan elma ağacı. Sen mi olgunlaştın? Yoksa bir kişi için farklı bir anlam kazanman, onun yüreğindeki başlayan olgunluğun emaresi mi?

 

30.12.2010