İnsan sosyal bir varlık. Etrafında başka kişilere ihtiyacı var. Konuşabileceği, dertlerini paylaşabileceği, birlikte eğlenip gülüp ağlayabileceği… Tabi ki bunu en yakınında olanlardan seçmek durumunda. Büyüdüğü mahallesinden, çalıştığı iş yerinden, apartmanından, okuldan ve diğer yerlerden karşılaştığı insanlardan seçiyor.
İşyerimin büyük bir kurum olmasından ve büyük şehirde bulunmasından dolayı çok arkadaşım oldu. Hayatıma bir sürü insan girip çıktı. Bazılarıyla can ciğer olduk. Belki kardeşten öte diyeceğim kadar yakın arkadaşlıklarımız oldu. Uzun süreli yöneticilik de arkadaş çeşitliliğimi arttırdı. Fazla insanla iletişim olunca çok sayıda arkadaş da mümkün. İnsanları tanımak ve bir yol haritası belirlemek için yeterince deneyim edindim diyebilirim.
Bazı arkadaşlarım var ki aylarca hiç konuşmasam bile telefonla ve yüz yüze geldiğimde halen o dost arkadaş duygusunu bana yaşatıyorlar. Sevcan’ım var mesela. Hiç mi değişmez insanın duygusu, sevgisi. Günün her saatinde arayabileceğim, canım sıkıldığında hadi gel havamız dağılsın diyebileceğim arkadaşlarım var. Fatma. Hatay’da her kahve içmek için indiğimizde enerji depolayıp dönüyorum. İşin yoğun ve çetin temposunda sırtımı güvenle dayadığım ve bu tempo bittiğinde o günleri keyifle anıp gülüp eğlendiğimiz ve ne güzel bir mesaimiz olmuş dediklerim… Bir kısmı yaşça çok küçük ama yüreği çok büyük. Çiğdem. Gözlerinin güzelliği ve bakışlarındaki samimiyet kadar zekâsı ve koca yüreğiyle tam bir evlat gibi hissettiriyor kendini. Hiç bıkmaz mı insan sohbetinden?
Bir de koltuk değişimlerime göre kendini ayarlayan arkadaşlar var. Benim de oldu tabi ki. Bir koltuğa oturduğumda en yakınımda olan, bana kendimi iyi hissettiren, işlerimi kolaylaştıran, beni iyi prezante eden. O koltuktan ayrılınca da usulca kaybolan. Koltuğun yeni sahibinin yakınında yer alma çabasına düşen. Sonra başka bir koltuğa oturunca geçmiş dostluğumuzun hatırına yeniden ortaya çıkan ve yanımda olmadığı süreye dair geçerli mazeretleri olan.
Eskiden yaş kemale erdi dediklerinde artık belli bir süre geçtiğini ve biyolojik olarak olgunlaşıldığını anlardım. Şimdi bunca yaşanmışlığın üzerine çok çeşitli arkadaşlıklar olduğunu, kimisinin hayatımızdaki yerinin dönemlik olduğunu, kimisinin iyi günlerde yanımızda olup bir süre sonra kendilerini koruma iş güdüsüyle hayatımızdan çıkabileceğini, kimisinin sadece ihtiyaçları olunca gelip işini gördürüp gideceğini anlamak da bir olgunlaşmaymış. Eskiden bunları düşününce üzülürdüm. Asıl olgunluk bunların bu kadar da kötü olmadığını anlayıp anlayışla kabul etmekmiş.
Eskiden bir koltuktan kalkınca endişe ederdim etrafımdaki insanlardan bir kısmını kaybedeceğimi düşünerek. Ama kaybettiklerimin üzerimde nasıl yük olduklarını ve beni gidişleriyle ne kadar çok rahatlattıklarını görünce artık endişelenmemeye başladım. Yel kayadan toz alır deyimi sırf bunun içinmiş. Bazıları hayatımızda garnitür gibi. Olsa da olmasa da fark etmez. Olurlarsa bir süre ağzımızın tadı değişir. Olmazlarsa birbirinden güzel, doyurucu, sağlıklı ve besleyici ana yemek ve salatalarla hayatımıza devam edebiliriz.
Bir görünüp bir kaybolan, iyi günde yanımızda normal zamanda halefimizin yanında olmayı tercih eden, en azından kendini korumak için uzağımızda kalmayı tercih eden arkadaşlarımıza da selam olsun. Ama en çok her daim yanımızda olanlara selam olsun… Sevgiyle kalın.